6 Ekim 2016 Perşembe

Blog değişikliği

Uzun zamandır yazmıyordum.Blogging'e yeniden başlamayı düşünüyorum ancak artık Linkedin tarafında devam edeceğim.Takipçiler sayfanın yanında yer alan Linkedin profilimden yazılarıma ulaşabilirler.

2 Mayıs 2013 Perşembe

Turkcell Teknoloji Zirvesi 2013 İzlenimleri

Zirve bu sene Ankara'daydı..

CeBIT 2012'de göremediğimiz Turkcell; kendi Teknoloji Zirvesini Ankara Sheraton Hotel'de gerçekleştirdi.

Katılımın kurumlar ve şirketler çapında olduğu bu orta çaplı organizasyona çalıştığım firmaya gönderilen kurumsal davetiye ile katılma fırsatı buldum.Ajandama bir hafta öncesinden not ettiğim organizasyona büyük bir heyecan ile katıldım.Girişte misafirleri karşılayan görsellerin her ne kadar sayıca yetersiz olduğunu düşünsem de Turkcell logolu mavi tonlu görseller ve turnikeler gayet güzeldi.Birkaç akıllı telefon firmasının ve Turkcell'in hizmetlerinin tanıtıldığı standlar haricinde katılımcıların gezip görebileceği birşeyler yoktu.Kaldı ki zaten Turkcell bu organizasyonu bir zirve olarak nitelendirmiş ve gücünü panellere aktarmıştı.

CEO'ya yakışır konuşma

Kadir ÇÖPDEMİR'in sempatik sunumunun ardından sahneye gelen Turkcell CEO'su Süreyya CİLİV'in 30 seneyi aşkın sektörel tecrübesi, şimdiye kadar yaptıkları ve bu açılış konuşması; neden iletişim devi Turkcell'in yönetici koltuğunda oturduğunu anlamamı sağladı.

Konuşmasından ders çıkarılabilecek bir çok şey vardı ancak dikkatimi çeken ve biz genç profesyonellere ışık tutacak bir sözü vardı ki paylaşmadan geçemeyeceğim.

"Memleketin insanı ve zamanın insanı olmak"

Bu çerçevede; Türkiye'nin doğal afetler sonucu yaşadığı mağduriyetlere Turkcell'in verdiği maddi ve manevi destekleri, yabancı telekomünikasyon devlerinin yatırımları durdurduğu küresel kriz döneminde Türkiye'ye yaptıkları milyarlarca dolar yatırımı, Türkiye'nin 3G'sinin Avrupa ve Amerika'nın 4G'sinden daha hızlı hale gelmesini, mobil baz istasyonlarının nüfusa dağılımı konusundaki dünya birinciliğini, 2020 Olimpiyatlarının Türkiye'de yapılması konusunda teknolojik bağlamda verdiği desteği ve rakiplerinden sadece yatırımsal anlamda değil etik değerler konusunda da üstün olduğunu gösterdi.

Bir GSM şirketi olarak çıktıkları yolda, yapılan doğru yatırımlar ve ileri görüşlülükle; bugün sadece iletişim alanına değil eğitime, tarıma ve sağlığa da  destek veriyor Turkcell.

Turkcell'in panelleri CeBIT'e göre daha mı iyiydi ?

Sektörü yakından takip edenler, bu başlığa biraz takılmış olabilir.İki organizasyonun da birbirinden tamamen farklı olduğunu; birinin fuar niteliği taşırken diğerinin kendi reklamını yaptığını söylemeye gerek bile yok.İki organizasyona da katılmış biri olarak ben sadece panelleri ve değindikleri konulara göre ele alacağım.

Turkcell'in kurumsal tarafta şirketlere daha çok eğilmesi ve bu konudaki  çözümleri sebebiyle kendimi CeBIT'in panellerine göre daha rahat hissettim.CeBIT'de şirketlerden çok kurumlara yöneliş vardı ve bu kadar verimli değildi.

Paneller 3 kola ayrılmadan önce gerçekleşen "Bütün veriler Bulutta güvende" ortak panelinde; sektördeki dev firmaların patronları değilde, çile çekmiş bilişim devleriyle bir oturum gerçekleştirildi.

Konuşmacıların paylaştıkları tecrübeler çok kıymetliydi.Finans sektöründeki bir bilişim devinin sektörü gereği hatasız çalışması gerektiği; 2-3 şube ile yola çıkan Teknosa'nın geçirdiği değişim;sistemin sürekliliği için yıllar içinde yaptıkları çalışmalar; felaket yönetimi, kurumsal risk,bulut sistemi ve veri merkezleri bu tecrübelerin sadece birkaç tanesiydi.

Tecrübe ettikleri sıkıntıları dinlerken yüzümde oluşan empati tebessümüne de engel olamadım.Konuşmacılardan birinin şu sözü de biz bilişimcilerin ortak yarasıydı.

"Bizim iki kaftanımız var biri bayramlık, öteki idamlık.."

Panel 3 koldan devam ediyor


Turkcell açılış konuşmalarının ardından panellerini 3 ana koldan devam ettirdi.

Kurumlar,şirketler ve bilişim..

Bir salonda kurumlar kapsamındaki panel gerçekleşirken,diğer salonda şirketler kapsamındaki paneller gerçekleşiyordu.Hepsine katılmak isteyen katılımcıları bu seçim üzse de benim gibi sadece işiyle ilgili hususlara yönelen katılımcıları çok etkilemedi.

"Bulut, Bilişimcilerle buluşuyor"


Bu panelde kendimi konunun daha içinde hissettim.Turkcell'in bulut servislerinin ayrıntılarıyla tanıtıldığı bu panelde, sistemi tasarlayan ekiple birlikteydik.Sorularımızın cevabını hızlı ve etkili bir şekilde aldık.Turkcell'in Vmware altyapısıyla geliştirdiği akıllıbulut sistemi cidden başarılıydı.Piyasa da çoğu firma hızlı ve yüksek güvenlikli sanal sunucu kiralama hizmeti zaten veriyor ancak Turkcell'in olağanüstü veri merkezinin Söğütözü'nde olduğunu öğrenmem,tesisin altyapısı ve sunucuları sınırsız kullanıcı lisanslarıyla günlük olarak bile kiralayabileceğimizi öğrenmem beni çok şaşırttı.

Turkcell hosted exchange hizmetini de bu panelde tanıttı.Dünya devi GoDaddy'den bile daha basit ve kullanışlı bir arayüz tasarlamış ekip bu benim takdirimi kazandı.Bu hizmeti sağlayan yabancı devler bile satış-abonelik paneliyle kullanıcı oluşturma panellerini ayrı tutarken, Turkcell bu sistemi başarıyla birleştirmiş.

Ancak Turkcell 1-2 GB lık posta kutularını genişletmediği sürece Google altyapısına sırtını yaslamış firmalardan para kazanamayacak.Gerçi Turkcell Exchange hizmetine bağlı kaldığından dar boğaza giriyor.Malumunuz OWA(Outlook Web App) kullanımı yaygın olmadığından ve kullanıcıların alışkanlıkları kolay kırılmadığından Outlook yazılımı vazgeçilmez oluyor.Meslektaşlarım takdir edeceklerdir ki Outlook 1 GB yerel posta kutusu büyüklüğünden sonra bütün performansını yitirmeye başlıyor.

Yine de Turkcell gözünü bu pasta payından çekmişe benzemiyor ki yakın zamanda posta kutusu boyutlarını 10 GB' a çıkarmaya çalışacaklarını belirtti.Yine de bu kota 25 GB posta kutusu sunan ve opsiyonel olarak yükseltmeye imkan veren Google'ı sarsmayacağa benziyor.Google Apps ile gelen drive,takvim,dökümanlar,talk ve postini gibi hizmetleri de göz önünde bulundurursak Exchange sistemi kaybetmeye mahkum kalıyor.Office 365 ile her ne kadar bunu biraz aşacak da olsa Microsoft, henüz bazı şeyler için daha çok erken.

Ve ziyafet

Sorulu cevaplı güzel bir panelin ardından çıkışta bir Turkcell Görevlisi bizleri restorana yönlendiriyor ve Sheraton'un açık büfesinde kendimizi buluyoruz.Turkcell'in cömertliğine bir kez daha tanık olduktan sonra hayatıma bu kadar geç giren ıspanaklı ravioli, porçini soslu biftek ve cevizli brownie için restoran ekibine teşekkürlerimi sunuyorum.

Sona yaklaşırken


Ziyafetin ardından "Teknolojiyle büyüyen şirketler" paneline katılıyorum ancak bu panelde istediğimi bulamıyorum.Bu panel Turkcell'den daha çok konuşmacıların temsil ettikleri firmaların reklamı ile geçti.Konuşmacıların yarısı bilişimci yarısı patron olunca diğerleri gibi tat vermedi bu panel.Üstelik bir kaç konuşmacının da hazırlıksız gelmesi ve sunum sırasında yaşanan aksaklık gözüme battı.

Bu paneli usta bir sunucu ele almıştı ancak tecrübeli konuşmacıların işlerini nasıl büyüttüklerine yeteri kadar değinilmedi.Zaten katılımın az olduğu bu panelin finalinde sorusu olan var mı diye sorulduğunda kimseden ses çıkmadı.

Bu panelin ardından ajandamdaki sıkışıklık sebebiyle zirvenin en kıymetli olduğunu düşündüğüm "Teknoloji Liderleriyle Geleceğe Bakış" bölümüne kalamadım.

Ancak zirvede geçirdiğim süre gayet verimliydi ve tadı damağımda kalmıştı.O akşam bu tadın brownieden kaynaklı olabileceğini düşünmedim değil.Ancak bu yazıyı birkaç gün sonra kaleme aldığıma göre demek ki asıl sebep organizasyonun kendisiymiş.

Turkcell bu zirveyi Ankara'da yaparak biz bilişimcileri mutlu etti.Umarım bu seneye özgü bir şey olarak kalmaz bu zirve ve Turkcell Ankara'lı Bilişimcileri her sene mutlu eder.

Bu güzel zirve için için teşekkürler Turkcell.

En çok da memleketin ve zamanın şirketi olduğun için..


Berkalp ÇELEN



twitter.com/berkalpcelen








25 Aralık 2012 Salı

Yıl 1200, Konumuz Karadelikler ve Kalite Yönetim Sistemi

Bir grup arkadaş Kırşehir'e gitme kararı aldık."Ne işim var Kırşehir'de?" diyerek; önyargıyla katıldığım gezi sonrasında, iyi bir rehberin gezidiğmiz yerleri anlatımı ile tarihe bakışınız ve ön yargılarınız ters düz olabiliyormuş.Gezi boyunca yediğimiz içtiğimiz bizim olsun, gezip gördüğümüz yerler CacaBey Medresesi ve Ahi Evran Külliyesi..

CacaBey Medresesi 


1272 yılında Selçuklunun son dönemlerinde bulunan ve Uzay Bilimleri Medresesi olarak çalışmış bir yer.Bu yerin çatısında yer alan fanus tipinde cam kubbe ve hemen izdüşümünde yer alan havuz aracılığı ile geceleri ayın ve yıldızların yansıması üzerinden astronomik ölçümler yapılmış.Mekanın ışıklandırılmasında topu topu 3-4 tane küçük pencere kullanılmış ancak duvarın kalınlığı,pencerelerin açıları ve pencere boşluklarının konik şekilde ayarlanması şekliyle projeksiyon cihazı gibi bir aydınlatma ortaya çıkmış.Bu şekilde hem mekanın güvenliği sağlanmış hemde ışıklandırmadan kısılmamış.Dışarıda şimdilerde minare görevi gören bir rasathane yani gözlem kulesi de mevcut.Gözlemevine çıkan ve mekanın içerisinde yer alan odaların tüm kapıları boydan küçük olarak tasarlanmış, dolayısıyla kapılardan geçerken kafanızı öne eğerek geçiyor hem içeridekilere saygıda kusur edilmiyor hemde kişiye boyun eğdirerek kişinin nefsini terbiye etmesi sağlanıyor.

Yapılan çalışmalar çarpıcı nitelikte; Atmosferin varlığı,uzaya çıkışın roketlerle tasviri,dünyanın eksen eğikliği,ekvator,güneşin ve ayın boşlukta asılı durduğu,11 gezegen,karadelikler,galaksinin yapısı,nebulanın ve dnanın sarmal yapısı gibi tespitler burada ortaya çıkmış ve üzerlerinde ciddi manada çalışılmış.Dünya tarihinde buna en yakın çalışma; Galileo tarafından 1600'lü yıllarda dünyanın yuvarlak olduğuna ilişkin teoridir ki malumunuz üzere toplumun ve din aleminin buna hazır olmayışı nedeniyle neredeyse kendisinin ölümüne neden olacaktı.

Malumunuz medreselerde hem din hem fen ilimleri çalışılmış.Dinin ve ilimin iki kanatlı bir kuş olduğu, tek kanat ile kuşun uçamayacağı söyleniyor.Bu yüzden bolca çalışma,ibadet ve Allah'ın lütfuyla bu denli keşiflere erişilmiş.


Ayrıca CacaBey'in Mevlana ve Hacı Bektaş-ı Veli ile iyi ilişkiler içerisinde de olduğu söyleniyor.

Peki ne oldu bunca çalışmaya?

CacaBey medresesindekiler Moğollar tarafından kılıçtan geçirildi.Kalan son eserlerde İngilizler tarafından incelenmek ve geri teslim edilmek üzere alınıp geri getirilmemiştir.Ardından Amerika'ya geçen eserler; NASA'nın uzay çalışmalarında ciddi anlamda kullanılmış ve NASA'nın envanterine alınmıştır.Yapılan girişimler sonuçsuz kalmış, NASA bu çalışmaları vermeyi reddetmiştir.Son sözü sizlere bırakıyorum....

Ahi Evran


Ahi Evran zamanın 32 meslek ustası,büyük ilime sahip olan ve ahiliği sisteme oturtmuş kişidir.Ahilik esnaf loncası ve meslek odaları mantığıyla çalışıyormuş.Kelime anlamı olarak Ahi, dost ve kardeş manasındadır.Ahi olmak isteyen kişilerde aranan özellikler de basitçe şu şekilde tabir ediliyor;

"Sofrası,kesesi,kapısı açık; gözü,beli,dili kapalı"

Çıraklık,kalfalık ve ustalık sınavları bu külliyede yapılırmış.Üretim standartları kullanılmaya başlanmış.Kısacası şimdi peşinde koşturduğumuz ISO,TSE belgeleri ve Kalite Yönetim Sistemi 1200'lü yıllarda kullanılmaya başlanmış.Bir ayakkabının bağcıklarının nasıl olması gerektiği,ayakkabı kağuçuğunun nasıl yerleştirilmesi gerektiği gibi ayrıntılı standartlar oluşturulmuş ve takip edilmiş.Çıraklar ve kalfalar burada yapılan uygulamalı sınavlarla ustalıklarını kazanırlarmış ve ustalıklarını koruyabilmek için dönem dönem yine burada bir heyetin önüne çıkar ve ustası olduğu ürünleri yaparlarmış.Eğer ürün belirlenen standartlara ulaşmamışsa ustanın ustalığı alınır,yapılan bu ürün külliyenin damına atılırmış."Pabucu dama atılmak" tabiri bu şekilde ortaya çıkmış.Pabucu dama atılan usta, sittin sene(arapçada 60 sene) ticaretten men edilirmiş.Ahilik için "Türklerin Rönesansı" deniyor.

Ahiler de Moğollar tarafından kılıçtan geçiriliyor...

Atalarımızın büyüklüğünden hep bahsedilir ancak bu kadar spesifik ve bu kadar devasa olduğunu düşünemiyordum.Bunu yakından görmek harikaydı.Günübirlik gidilebiliyor, herkese öneriyorum..

3 Aralık 2012 Pazartesi

CeBIT 2012 İzlenimleri




Türkler olarak ne yazık ki çok gerideyiz ve bu sadece teknoloji anlamında değil.

Dev standları olan büyük firmalarımızda sorduğun soruya cevap vermeyi bilmeyen stand görevlilerinden, tek işi katalog dağıtmak olan mine etekli hosteslerin katalogların bile nerede olduğunu bilmemelerinden, fuar açılmasına rağmen hala montaj işleriyle uğraşan yerli firmalarımızdan bahsediyorum.

İyi bir örnek için çok uzağa gitmeye gerek yok.Birkaç stand ileri gittiğinizde; küçücük standlarda işine aşık,işini yaparken terleyen,ilgi çekmek için dev led ekranlara yada çıplaklığa ihtiyacı olmayan,1 almayı düşünen müşteriyle 100000 almayı düşünen müşteriyi de aynı tutup, dev bir saygı ve azimle göz dolduran, uzakdoğulu girişimcilere bakmak yeterli.Adamların işlerine duydukları aşkı,ziyaretçilerine gösterdikleri saygıyı bir görseniz..

Bırakın teknolojiyi adamlar zihniyet olarak öndeler.Teknolojiye geriden de gelinse yetişilir ancak bazı şeylere ne yazık ki hiç yetişemeyeceğiz..

Standları değil zihniyeti devleştirmek lazım..